Benimkisi Bir Fellow Hikayesi


Başlangıçlar zordur.

 

Bir yazı yazmak istersin mesela. İlk cümle dökülmez bir türlü kaleminden. Yazarsın, silersin, yazarsın, silersin, tekrar yazarsın, ta ki silmeyene dek. Bir anda dökülür kaleminden sözler. Artık hakim olamazsın akışına sözlerin. ve yılların. Bir bakmışsın son noktayı koymuşsun sözlerine. ve yıllarına.

 

Zordur başlangıçlar.

 

Peki ya bitişler?

 

Bitişler daha zor.

 

Başlangıçlar, bekleyişler, seçimler, zorluklar, kolaylıklar, başarılar, başarısızlıklar, kararlar, kararsızlıklar ile dolu 5 yıl. Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği. 27 Haziran’da, bitti.

En doğru başlangıcım, en heyecanlı bekleyişim, en zor seçim sürecim, en kolay ve en sağlam kurulan dostluklarım, en güzel başarılarım, en anlamlı başarısızlıklarım, en doğru kararlarım, kararsızlığı ortadan kaldırmalarım ile dolu 1 yıl. Girişimcilik Vakfı Fellow Programı. 27 Haziran’da, bitti.

 

Hazır sözlerime başlamışken, en baştan yani Boğaziçi’nden devam edeyim ben. Okulumu hep sevdim, çok sevdim. Ama bölümümü? Pek sayılmaz. Neden derseniz, orası uzun hikaye. Ama özetle, nadir A’larımdan birini aldığım Forecasting dersinin bile anlatamadığı bir şey vardı bana:

“The best way to predict the future is to create it.”

 

En iyisi mi ben, “yapmayı değil yaratmayı öğretenlere”, yani Girişimcilik Vakfı’na çevireyim objektiflerimi.

Geriye doğru, yani 27 Haziran gününe alalım saatlerimizi. 

Hişşt! Sessiz! Kulak verin şu sözlere. Birileri fısıldıyor beynimin içinde:

Canan! Efendim?

Bu senin “son FellowUp toplantın”. Dur bakayım! Kimsenin görmeyeceği bir köşede üzülüyor musun sen öyle?

Hayır, hayır. Son değil! Alumni olarak bu ailenin daimi bir parçasısın. Dur bakayım! Gülüyor musun yine?

Anlayacağınız, iç savaşlarıma hem yenik düşüyorum, hem galip geliyorum koca bir gün boyunca. Dokunsanız ağlayacağım, hepimiz ağlayacağız. Oysa, bize gülmek yakışır.

 

27 Haziran itibariyle, Fellow2014 sezonu sona erdi Girişimcilik Vakfı’nda. Yeni bir sezonun başlangıcı için akrep ile yelkovan birbirini kovalamaya başladı bile. Fellow2015 Programı için seçim sürecine katılan tüm adayların sıkça sorduğu bir soru var bana:

“GirVak sana ne kattı?”

 

Cevap veriyorum:

Bir kutu. 

Evet, yanlış duymadınız. 

Kutu.

 

Beni ve/ya Girişimcilik Vakfı’nı takip edenler bilir. Tel Aviv’e yani Ortadoğu’nun Silikon Vadisi’ne gitmiştik geçtiğimiz kış.

Gezi boyunca sürekli duyduğumuz bir deyim vardı:

“Think out of the box”

İşte, bu kutudan bahsediyorum size.

 

Kutu demişken Pandora’yı anmamak olmaz.

Vikipedi’den Pandora efsanesine dair bir alıntıyı paylaşmak istiyorum sizlerle:

“Haberci Tanrı Hermes Olimposa giderken sırtında çok uzaklara götürmesi gereken sandığı Pandora ve eşine bırakır. Pandora merak eder kutuyu açar, kendine ve eşinin üzerine pişmanlıkkızgınlıkkibir vs. gibi kötü özellikler, yaşadıkları mutlu ormana ve de bütün dünyaya çeşitli kötü özellikler yayılır. Son anda Epimetheus sandığı kapatır. Sandığın içinden bir ses gelir. Sandıktan gelen cılız ses -Lütfen beni çıkarın. Dışardaki kötülüklerle ancak ben başedebilirim- der. Bu sefer Pandora ve eşi birlikte sandığı açarlar. Sandığın dibinde bir kelebek vardır. Sandığın içindeki kelebek tek umuttur.”

 

Kutunun içindeki kelebektir, GirVak.

Dilden dile anlatılacak, kulaktan kulağa aktarılacak bir efsanedir, GirVak.

GirVak, kutunun içine hapsetmez sizi. Kutunun dışına çıkmayı öğretir. Kutunun içindeki fırsatları dışarı çıkarmayı öğretir.

 

GirVak’ın kendi kutuları vardır. Biri ilk FellowUp’ta verilir size, biri de son FellowUp’ta. 

İlk FellowUp’taki kutu kırmızıdır. Aşkın ve sevincin rengidir. Başlangıcı simgeler, duygulandırır, heyecanlandırır.

Son FellowUp’daki kutu siyahtır. Ayrılığın ve hüznün rengidir. Bitişi simgeler, duygulandırır, heyecanlandırır.

 

Şimdi gelin, o kutuları birlikte açalım. Aşağıda gördüğünüz, ilk FellowUp kutusu. Tek tek düşünülmüş hepsinin üzerinde. Hediyelerin her birinin özel bir anlamı var.

İlk FellowUp kutusu

Bu kutuyla başlıyor FellowUp maceramız. Gel zaman git zaman, tüm anılarımızı dolduruyoruz heybemize. 

(Heybemizi detaylıca anlatmaya kalksam sayfalar boyu sürer bu yazı. Merak edenlere, futureleadnow.com‘da Fellow arşivini okumalarını tavsiye ediyorum.)

Son FellowUp günü gelip çattığında hayatımızda değişen şey, kutunun rengi değil sadece. Boyutu büyüyor, içeriği zenginleşiyor, anlamı derinleşiyor her bir nesnenin.

 

Bir senenin sonunda GirVak’ın bize kazandırdıkları, tek bir kadraja sığmaz oluyor.

 

Öyleyse bana, hepsini tek tek anlatmak kalıyor:

1) Kutunun kendisi. Üzerinde de “En Yaratıcı”, “Queen of Selfie” ve “En Özel” madalyalarım. Sahi, bunların hepsi benim mi gerçekten, yoksa içimdeki kelebekleri ortaya çıkaran GirVak’ın mı?
IMG_0145

2) Girişimcilik Vakfı rozeti. Kalbimin üzerinde taşıyacağım bir onurun simgesi.
GirvakRozet

3) “TRUST ME. I’M A GIRVAK FELLOW.” poları. Üşüdüğüm her an, “Winter is coming!” dediğim her saniye yanımda. Bir aile sıcaklığında.

GirVakPolar
4. Kavanoz. Bir kavanozdan da ötesi. GirVak’ın bana kattığı en özel dostların, canımın içi, canımın ötesinde Fellow’ların bana yazdığı birbirinden güzel notlar.

GirVakKavanoz

5) Selfie Book. Bir yılın belki de en güzel özeti 🙂

SelfieBook

6) Poster. Anılarla dolu, her karesiyle özel. Büyük bir efsanenin duvarları süsleyen hali.

IMG_0154

7) Çerçeve. Rengarenk, tatlı mı tatlı, acil durumda camı kırılabilir bir çerçeve. Yalnızca “Winter is coming” değil, “Winter has already come!” dediğimiz noktada sığınacağımız bir liman.

GirVakCerceve

8) Plaket. Hayatımın en anlam dolu ödülü.

GirVakPlaket

9) Diplomalarım. Hem Fellow Programı’nın hem Boğaziçi Üniversitesi’nin bitişinin simgesi.

Diploma

 

“Vay be, bitmedi mi daha?” dediğinizi duyar gibiyim. Kutular yetmiyor, sürprizleri bitmiyor GirVak’ın. Tel Aviv’de DLD Konferansı‘na katılacak kişilerden biri olduğumu açıklıyor Mehru Hanım. Ertesi gün de davetiyemi alıyorum email üzerinden.

DLD Invitation

 Ve son olarak da, ilk FellowUp’ta bomboş olan tişörtümün yıl sonundaki renkli ve efsanevi değişimi yansıyor bembeyaz kumaşa.

GirVak Tişört

 

Bu efsaneyi yaratan tüm kahramanlara teşekkür etmek istiyorum tek tek:

  • GirVak kuruculuğunun ötesinde; rol modelim olan, nam-ı diğer “Father of Fellows” Sina Afra,
  • Genel Müdürün ötesinde; mentorum olan, kendi adıma manevi annem, Mehru Hanım,
  • Koordinatörlüğün ötesinde; dostum olan, süper kahramanımız Öykü,
  • Arkadaşlığın ötesinde; canlarım, dostlarım, ortaklarım Fellow40 ekibi,
  • Etkinlik sponsorluğunun ötesinde, gizli kahramanlarımız Fellow Zero Efe, Sibel, Buğra, Mustafa, Kartal, Atacan ve KTH ekibi,
  • Mütevelli heyeti olmanın ötesinde, bizden desteğini asla esirgemeyen:
    Başta Asuman Bayrak, Erol Bilecik, Yomi Kastro olmak üzere,
    FellowUp toplantılarında tecrübelerini bizimle paylaşan Burak Divanlıoğlu, Alemşah Öztürk ve Gülden Yılmaz,
    Google Türkiye ofisinde bizi ağırlayan Pelin Kuzey,
    FellowUp yemeklerimizde bize eşlik eden Faruk Eczacıbaşı, Hakan Baş, Şebnem Ünlü, Sedat Kapanoğlu, Fevzi Güngör,
    Sayesinde girişimciliğe adım attığım ve Startup Turkey etkinliğinde bizi ağırlayan Burak Büyükdemir,
    Boğaziçi Üniversitesi’nde Girişimcilik dersini aldığım Joachim Behrendt,
    Girişim Savaşçısı eğitimleriyle zorluklarla baş etmeyi bize öğreten Berke Sarpaş,
  • Kimisiyle yüzyüze tanışamasak da varlığı ile bizi mutlu eden, Girişimcilik Vakfı’na destek veren tüm kişiler ve kuruluşlar,
  • ve bana bugünleri yaşatan, aldığım kararlarda, ilerlediğim yolda desteği ile kalbime inanç ve güç veren canım ailem,
  • ve bu hikayenin bir parçası olan, ismini sayamadığım onlarca, yüzlerce, binlerce kahraman.

Hayatıma kattığınız tüm değerler için ne kadar teşekkür etsem az!

İyi ki varsınız, sizi seviyorum!

Aa unutmadan,

Mezuniyet daha başlangıç, girişimciliğe devam! 🙂


Topics:

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.